31 Ekim 2011 Pazartesi

Güzel Sanatlar Sanat Formları: Eskikent Yazıları / Yüzlerce yıllık kadim dost: Pi...

Güzel Sanatlar Sanat Formları: Eskikent Yazıları / Yüzlerce yıllık kadim dost: Pi...: Yüzlerce yıllık kadim dost: Pişmiş toprak Tuğla ve kiremit, tarihte imalatı yapılan ilk yapı malzemesidir. Evlerimizin ana maddesi olan ...

Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri

Güzel Sanatlar Sanat Formları: terra; toprak, cotta; pişmiş

Güzel Sanatlar Sanat Formları: terra; toprak, cotta; pişmiş: “Terra-Cotta, pişmiş toprak anlamına gelen İtalyanca bir kelimedir, yani terra; toprak, cotta; pişmiş demektir. Terra-Cotta, tarihin en ...

Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri

Güzel Sanatlar Sanat Formları: Anadoluda Pişen Toprak -Gönül Paksoy Koleksiyonu

Güzel Sanatlar Sanat Formları: Anadoluda Pişen Toprak -Gönül Paksoy Koleksiyonu: Son Kalkolitik Çağ Çanakları Batı Anadolu-Tek Kulplu Çanak İlk Tunç Çağı Gaga Ağızlı Testiler Batı Anadolu İlk Tunç Çağı Gaga Ağızlı T...

Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri

Güzel Sanatlar Sanat Formları: Urartu Saray Malları Doğu Anadolu

Güzel Sanatlar Sanat Formları: Urartu Saray Malları Doğu Anadolu: İlk Tunç Çağı Karaz Kapları Doğu Anadolu

# Resim, Heykel# Hareket Sanatları# Tiyatro & Dramatik Sanatlar# Fotoğrafçılık - Fotoğrafçılık Eğitim Dersleri# Grafik ve Tasarım

22 Ekim 2011 Cumartesi

Türk Modernleşme Sürecinin Günümüze Yönelimi

Türk Modernleşme Sürecinin Günümüze Yönelimi

Türkiye’nin geldiği konum ve bu konuma gelişiyle ilgili değerlendirmeler Türk modernleşmesi çerçevesinde tartışılmaktadır. Modernleşmenin hedeflerine ulaşması bir bütün olarak ele alınmasıyla sağlanabilir. Türkiye’nin biçimlenmesinde modernlik projesinin Avrupa’yı modern duruma getiren özgürlük, yurttaşlık hakları, demokratikleşme vb. tüm boyutlarıyla ele alınması gerekmektedir.

Giriş

Türkiye Cumhuriyetinde yaşanan toplumsal ve kültürel değişim modernleşme projesi çerçevesinde değerlendirilebilir.

Turkey Holiday places Türkiye Tatil yerleri: Kaçkar Dağları'nda sonbahar güzellikleri

Turkey Holiday places Türkiye Tatil yerleri: Kaçkar Dağları'nda sonbahar güzellikleri: Sonbahar aylarında renk cümbüşünün yaşandığı Kaçkar Dağları'nda vadilerden akan şelaleler, ziyaretçilerine görsel şölen sunuyor. Rize - H...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

17 Ekim 2011 Pazartesi

Anadolu mistiği : Dedeler ve Erenler

Dedeler ve Erenler
Dede, deyimi daha çok alevi kültüründe geçen bir deyimdir. Alevi geleneğinde insan’ı-kamil seviyesine ulaşmış, bilge insanlardır. Tasavvufta ve ilimlerde derinleşmiş kişilerdir. Dedelerde, nesilden nesile bir aktarım ile ilimlerini öğretirler. Bu yüzden dede torunları ancak diğer dedelerin torunlarıyla evlenebilirler. Ardından içlerindeki yetenekli kişi dede tarafından eğitilir. Farklı kerametlere sahip olan dedeler, bu geleneği sembolik hikâyelerle aktarırlar ve kapalı bir kültür içerisinde geleneği devam ettirirler. Soylarının 12 imama dayandığına inanılmaktadır.

Erenler ve ermişler ise tasavvuf ehli insanlardır ve dedeler gibidirler. Farklı olarak, kendi yollarını tasavvufi kademeler ile öğretim yoluyla aktarılırlar. Herhangi bir nesilsel aktarıma gerek yoktur sadece bazı dervişlerin yolunda icazet kavramı vardır. İcazet, tasavvufta yetki vermek anlamına gelmektedir.
Burada bazı Anadolu mistiklerine değindik. Birçok kültürü, sırrı ve öğretiyi bünyesinde bulunduran Anadolu topraklarında, bu sınırların dışında, belki de bizim bilmediğimiz nice mistikler, nice bilgeler vardır. Hiçbir zaman bilgi yok olmaz, sadece hatırlanmak üzere unutulur. İşte bu hatırlama sürecinde, Anadolu, tüm bilgeliğini nesilden nesile aktarmakta ve sırlarını, efsunlarını, en derin ilimlerini, kalbi geniş, ruhu aydınlık insanlara fısıldamaktadır. İşte bu yüzden, bu topraklarda doğduğumuz için şanslıyız. Bu toprağın bilincine doğmak, bereketli bir toprağa tohum ekmeye benzer. Tohumun filizlenmesi bereketli toprakta nasıl daha kolay oluyorsa, ruhların ve zihinlerinde filizlenmesi bir o kadar kolaydır bu mistik topraklarda.
Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri

Anadolu mistiği : Görücüler

Görücüler genellikle doğuştan bu yeteneğe sahip olmakla beraber, bir ocaklı olarak da bu yetiye sahip olmuş olabilirler. Görücülere de genellikle halk dilinde “ana” denir ve bilgeliğine saygı duyulur. İnsanların çevrelerindeki auraları görebildikleri gibi durugörü yetenekleri aşırı gelişmiştir ve sürekli olarak rüyalarında geleceğe dair önemli şeyleri görürler. Bunların yanı sıra “insanları okuyabilirler” yani insanlara bakarak onları detaylıca teşhis edip, sorunlarını açığa çıkartabilirler.

Anadolu kültüründe doğuştan gelen görücüler genellikle fal yöntemlerini kullanmazlar. Çünkü herhangi bir araca ihtiyaçları yoktur. Köyün bilge kadını konumundadırlar ve bir sorun olduğunda herkes öncelikle “ana”ya uğrar. Genelde ana, hissettikleri ve gördükleriyle tavsiyeler verir ve işin çözülmesini sağlarlar. Kaynakları doğrudan ilhamdan gelmektedir.
Analar gibi, bazı yörelerde kaderi okuyan dedelerden bahsedilir. Bunlar büyük bir kitaptan insanların kaderlerini okuyabilen, kimin nerde olduğunu, neler sakladığını, hazinelerin nerelerde saklandığını bilen insanlardır. Bazıları remil ve yıldızname gibi yöntemlerle görmektedirler.
Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri

Eski Türk ve gök tanrı inancında Yadacılar

Yadacılar
Eski Türk ve gök tanrı inancında mevcut olan Yadacılar, kutsal bir taş olan ve elementleri kontrol edebilen Yada taşını kullanabilenlerdir. Yada taşı, yağmur ve kar yağdırma, fırtına çıkarma ve havayı kontrol etme gibi ilginç özellikleri olan mistik bir taştır. Bu yüz n birçok kültürde adı “yağmur taşı” olarakta geçmektedir. Bu taşı, farklı şekilde tasvir edilen majikal bir taştır. Eski Türk komutanlarının sıkça kullandığı ve savaşları kazanmakta önemli bir rol üstlendiği anlatılmaktadır. 449 yılında meydana gelen bir savaşla ilgili Çin kayıtlarında şunlar geçmektedir:
Evvelce Kuzey Hunlar’ın idaresinde bulunan Yüceban ahalisinde öyle kâhinler vardır ki, Cücenler’in saldırışlarına karşı durduklarında çok şiddetli yağmur yağdırırlar, fırtına çıkarttırırlar. Cücenler’in onda üçü sellerde boğuldu, soğuktan kırıldı.

Bu kayıtlardan da anlaşılabileceği gibi bir çok tarihi kayıtta Yada taşı geçmektedir. Çin, Arap, Fars, Osmanlı kaynaklarında Türklere özgü bu taşla ilgili birçok kayıt yer almaktadır. İslam araştırmacısı olan İbn-ül Fakih’in tarihi kayıtlarında yer alan, Horasan Emiri İsmail b. Ahmet'in Ebul Abbas'a

Cindarlar ve Cinciler

Cindarlar ve Cinciler
Bedensiz varlıklar ve onlarla iletişim eski Anadolu kültlerinde çokça geçmektedir. Gök – Tengri dininde ata ruhlara büyük saygı duyulurda ve şamanlar onlarla irtibata geçebilirlerdi. Daha sonraki nesilde ise bedensiz varlıklarla görüşme yeteneğine sahip olma, bir ilim olarak aktarılmıştır. Bu öğretilere göre ulvi ruhlar (göğün ruhları) ve sufli ruhlar (yerin ruhları) vardır. Şaman bunlar arasındaki dengeyi sağlamakla yükümlüdür.
Anadolu kültüründeki, Cindar kelimesi Cinlere hükmedebilen anlamına gelmektedir. Bu kişiler Cincilerden farklıdır. Çünkü Cinciler, Cinleri kendi istekleri doğrultusunda çağırıp yoğun majikal çalışmalarla kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar ve genelde başarısız olmakta, ciddi obsesyonlara hatta posesyonlara sebep olabilmektedirler.

Cindarlar ise Cinlere hükmedebilme ve onlarla iletişime geçme konusunda

Lokman Hekim ve Şahmeran Kültü

Lokman Hekim ve Şahmeran Kültü
Bu bilgeliğe sahip olanların asıl ilgi alanı "bitkilerdir". Bitkilerin sırlarına vakıftırlar ve bitkilerle konuşabilmektedirler. Her bir bitkinin ne işe yaradığını hem büyüsel hem de şifa amaçlı bilirler ve içsel olarak en doğru karışımları yaparlar.
Rivayetlere göre bu sırları, Şahmeran'ın etini yiyerek bitkilerin dilini öğrenen Lokman Hekim'den elde etmişlerdir. Anadolu inancında lokman hekim tüm bitkilerle konuşabilen ve onların sırlarını öğrenebilen bir bilgedir. Hikâye kültüre göre değişse de, lokman hekimin sunduğu bilgelik aynıdır; Bitkilerin sırlarını taşır ve bu sırları aktarmayı amaç edinir.

Anadolu mistiği : Şerbetliler - Şifacılar

Şerbetliler
Şerbetli deyimi halk arasında tüm zehirli böcek, akrep ve yılanlara karşı korunan anlamına gelir. Şerbetliler bu tür zehirli varlıklardan korunanlardır ve genelde bazı şerbetliler başkalarındaki bu zehirleri çıkarabilmekte ve diğer zehirli akrepleri kontrol edebilmektedirler. Halk arasında ocaklılarda olduğu gibi bir ritüele sahip olan şerbetlenme geleneği de atadan ataya geçer. Şerbetli, şerbetini yani elini bir başka akrabasına (torununa, çocuğuna) verir. Bu eli alan kişi, başkalarındaki yılan ve akrep zehirlerini çıkarabilme ve onları etkisiz hale getirebilme yeteneklerine sahiptirler. Genelde köydeki insanları bu şekilde şifalandırırlar ve zehri vücut içinde kontrol edebilirler. Anadolu'da hala çokça karşılaşılmaktadır.
Şifacılar
Anadolu kültüründeki şifacıların birçok farklı çeşidi vardır. Her şifacının yöntemi farklıdır. Yine birçoğunda el verme ritüeline denk geliriz. Şifacılarda el verme geleneği, ocaklılara nazaran daha farklı olmaktadır. Bu gelenekte, uyumlamayı yapan kişi, aktaracağı kişinin elini tutar ve “Fatma ananın eli senin elin olsun” diyerek karşıdakinin ağzının içerisine tükürür ya da tükürüğünü ağzına sürer. Bu işlem sonrası “Fatma ananın ağzı senin ağzın olsun” denilir. Bu şekilde, kişiye şifa gücü aktarılır ve artık belirlenen bir duayla (dua genelde sırdır, geleneksel olarak aktarılır) kişi üfleyerek veya üç kere hafif tükürerek (tü tü tü) şifa

Anadolu mistiği : Ocaklılar Ocaklama

Ocaklılar
Ocaklama deyimi bir Anadolu mistiğinin (genelde şifayla, görüyle ve bazı büyüsel formülle uğraşan yaşlı bayanların) aileden gelen birine el vererek, ona sırlarını aktarmasıdır. Bu kişilere ocaklı denmektedir. Genelde yaşlı ocaklı, yeni doğmuş bebeği zeytinyağı ile kutsayarak, alın çakrasına enerji yüklemekte ve kendi büyüsel-görüsel yetilerini bebeğe aktarmaktadır. Burada okunan bazı dualarla zeytinyağı göz kapaklarına ve alnına dayanmakta ve nefes verilerek aktarım yapılmaktadır. Bu şekilde bir el verme işlemiyle kişinin ruhsal bağlantısı güçlenmekte ve ocaklayan kişinin tüm ruhsal hafızası-yetileri, bir sonraki nesle geçirilmektedir.
İçerisinde birçok Animist ve panteist geleneği de bulundurduğu için ocaklılara “Anadolu cadıları” deyimi de kullanılmaktadır. Bunun sebebi büyüsel yöntemlerdir ve cadılık prensiplerine çok benzer kuralların olmasıdır. Lakin bu Animist ve Panteist gelenek İslami motiflerle süslenmiştir. Ortaya tam anlamıyla farklı bir kültür çıkmıştır.

Kültür incelendiğinde Kuran'dan bazı sureler ve Animist inançlarla bezenmiştir. Bunların yanı sıra bolca tekerlemeler mevcuttur. Mesela uygulamalar arasında bir taş parçasının üzerine ocaklının içinden geçen tılsımı çizmesi, sonra üzerine İhlâs ve Fatiha surelerini okuyarak, fırına atması gibi işlemler bulunmaktadır. Bazen de bu Kuran’dan bir sure yerine, hızlıca söylenen ve uyaklı tekerlemeler olmaktadır.

Anadolu Mistikleri

Anadolu toprakları, sırlara ve eski hikâyelere ve mistiklereev sahipliği yapmaktadır. Bu mistikler, Anadolu topraklarında farklı isimlerle anılmıştır ama her biri farklı bir yolu ve farklı bir hikâyeyi anlatır.

Anadolu, doğunun ve batının bilgeliğini içinde barındırmaktadır. Birçok kültüre, medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu kültür birliğiyle yoğrulmuştur. Eski mistik medeniyetlerin yükselişlerini yaşadığı, erenlerin göçler ile yerleştiği topraklardır. Nice farklı bilgeliği, nice yapboz parçasını bir arada bulundurmuş ve bize büyük resmi göstermiştir. Bu yüzden kültürlerin çemberini içermektedir.
İşte bu yüzden Anadolu toprakları, sırlara ve eski hikâyelere ev sahipliği yapmaktadır. Tabi ki birde bu sır ve hikâyeleri taşıyan mistiklere… Bu mistikler, Anadolu topraklarında farklı isimlerle anılmıştır ama her biri farklı bir yolu ve farklı bir hikâyeyi anlatmaktadır. İslamiyet, eski antik dinler, Şamanizm, ilhamlar ve nicelerinin bir bileşiğini oluşturur bu öğretiler. İşte bu bilgelik sentezi, bu öğretileri ve aktarımları özgün kılmaktadır. Bunlar; ocaklılar, şerbetliler, şifacılar, lokman hekimin yolundan yürüyenler, Cindarlar, Yadacılar, görücü analar ve dedelerdir.

Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri

Analar Diyarı: Anadolu

Analar Diyarı: Anadolu
Anatolie (Güneşin doğduğu yer) kelimesinden türediği söylenilse de yeniden şekillenen Türk tarihi ile isminin ana kökünden türemiş olması daha büyük bir ihtimal...
Ulu önderimizin "Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. " ifadesi de buna işaret etmektedir.