7 Ocak 2012 Cumartesi

Ay-Atam Efsanesi

Ay-Atam Efsanesi

Ay-Atam Efsanesi, Memlükler döneminde Mısır'da yaşamış olan Türk tarihçisi Aybek üd Devâdârî tarafından kayda geçirilmiş bir Türk efsanesidir. Aybek üd Devâdârî'nin verdiği bilgilere göre bu efsaneyi halk dilinden yazıya aktaran ilk kişi Ulug Han Ata Bitikçi adlı eski bir Türk bilginidir.

Çayda Çıra Efsanesi



Çayda Çıra Efsanesi

Yöre: Elazığ

Elazığ halk oyunlarının incisi çayda çıra oyunu, elde tabaklara konan mumlarla karanlık bir mekanda başlanarak oynanır. Elazığ'ın ulusal ve uluslararası tanıtımında büyük rolü ve âdetâ simgesi olan bu halk oyunun doğuşu hakkında çeşitli efsâneler anlatılır. Bu efsanelerden en yaygını şöyledir:

Samsat Kalesi Efsanesi (Adıyaman)





Samsat Kalesi Efsanesi

Yöre: Adıyaman

Kommagene ülkesinin baş kenti Samsat'ta oturan bir kral vardır. Bu kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir. Hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar kızın babasına kızıyla evlenmelerine izin versin diye. Kral, içme suyu problemi bulunan şehre suyu kim önce getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Adana'nın Fethi Destanı



Adana'nın Fethi Destanı

Yöre: Adana

Anadolu Selçukluları, Orta Asya’dan oba oba gelen Oğuz Türklerini uç beyi olarak yerleştirirdi. Üç yüz çadırla (hane) Anadolu’ya göç eden Ramazanoğlu aşireti de önce “Kilikya”ya (Çukurova) sonradan Çaldağı eteklerine yerleştiler.

Ağ Gelin Efsanesi

Yöre: Kayseri

"Ağ gelin de indim ola yayladan Ağ gelin sürmelim oy.
Kaşı değil gözü beni ağlatan Ağ gelin sürmelim oy.
Bu güzellik sana kadir Mevlâ'dan Ağ gelin sürmelim oy.
Ölürüm de ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim.

Sarı yazma pek yakışır güzele Ağ gelin sürmelim oy.
Sarardı gül benzim döndü gazele Ağ gelin sürmelim oy.
Ben gidiyom da sen yârini tazele Ağ gelin sürmelim oy.
Ölürüm de ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim.

Bir taş attım karlı dağın ardına Ağ gelin sürmelim oy
Düştü mola Ağ gelinin yurduna Ağ gelin sürmelim oy

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

ÇERKESLER:


Ünlü tarihçi Arnold Toynbee’nin Çerkesler hakkında yorumu..
“ Otonkton Kafkasyalılar beyaz ırkın fevkalade temsilcileridirler ki, bizim Batılı etnologlar onların adını tüm beyaz ırkın simgesi olarak aldılar.”
Otonkton Kafkasyalılar; kabul gören bilimsel verilere göre Kafkasya’da ki varlıkları M.Ö sine dayanan ve şimdilerde Adige, Abaza-Abhaz, Ubıh, Gürcü ve Laz adıyla anılan milletlerdir. Çeçenlerde kimi kaynaklarda otonkton olarak gösterilmektedir.

İnsan irkinin 300.000 yil once ortaya çiktigi ülke, hemen tüm dünya dillerinde yer alan, ulasilmaz, afsunlu, gizemli, atlas renkli, düsler, mutluluklar ve büyük acilarin yasandigi ülke; Çerkes boylarinin kutsal ata yurdu; dogudan batiya, kuzeyden güneye, binlerce yildir toplumlarin, uygarliklarin geçtigi tarih kavimler kapisi...

Kafkasya, degisik etnik kokenli toplumlarin bir arada barindigi bir bolgedir. İnsan irkinin üçyüz bin yil once Kuzeybati Kafkasya'da ortaya çiktigi savinin detaylarina inince, Kuzeybati Kafkasya'da türeyen insan soyunun oncelikle yakin çevreye, Transkafkasya'ya, kuzey-doguya ve güney-batiya yayildiklari gorülmektedir. Bu savlari bir dereceye kadar dogrulayan bulgular ve kanitlar vardir. nitekim, simdi Krasnodar topraklari içerisinde, Karadeniz kiyilari boyunca çok sayida palaeolitik yerlesim alanlari bulunmustur. Bunlara ilk yerlesen insanlarin avci ve besin toplayicisi olduklari anlasilmaktadir.

İnsanoglunun besin toplayici olan ekonomik yapisindan, üretim ekonomisine, hayvancilik ve tarima geçisine kadar binlerce yil geçmistir. Bu donemde üretim araçlarinin halen tas ve kemikten yapilmis olmasina karsin, güçlü bir anaerkil toplum düzeninin de oldugunu biliyoruz. Anaerkil toplum düzeni sürecinin baslangicinda metal henüz bilinmemektedir. yüzlerce yil sonra metalle tanisan insanoglu, ilk olarak bakir ve tunçu kullanmaya baslamistir. ancak altin, daha çok dekoratif amaçlarla ve taki esyasi üretiminde kullanilmistir.

Kuzeybati Kafkasya erken metal çagina M.o. 3000 yillarinda, daha baska deyisle, günümüzden 5000 yil once ulasmistir. Bu donem yaklasik olarak, mezar alanlari üzerinde mezar tümseklerinin ortaya çiktigi doneme rastlamaktadir. Arkeologlar, bu donemde bu bolgede yasayan insanlari ilginç bir siniflamaya tabi tutmuslardir: Kaya mezar - Katakomp mezar toplumlari ve ahsap mezar kabileleri gibi. Baska bir siniflama yasanan topraklara ve bolgelere yapilmaktadir. Maykop (Miyekuape) veya Kuzey Kafkasya boylari siniflamasinin oldugu gibi.

Anilan mezar ornekleri Krasnodar'da ve ozellikle Adigey Cumhuriyeti baskenti olan Maykop'daki müzede sergilenmektedir. Bu maket mezarlarda, mezarlarin açildigi andaki durumlari, olülerin gomülüs biçimleri, mezardan çikan esyalarin ozellikleri detayli bir biçimde belirtilmektedir. Bu mezarlari birakan insanlarin genelde ugras alani hayvanciliktir. Ancak, topragi islemeyi de bir ek is olarak yaptiklari anlasilmaktadir.

Kuzeybati Kafkasya'nin daglik bolgelerinde ve Karadeniz kiyilarinda ortaya çikan Dolmen kültürü, adini alisilmadik neolitik oda mezarlar yada kayalarda oyulmus mezarlardan almistir. Kuzeybati Kafkasya dolmelerinin geçmisi, M.o. 2.binin ortalarindan son çeyregine kadar olan doneme rastlamaktadir. Bu mezarlar, Kuban nehrinin sag yakasinda yer

2 Ocak 2012 Pazartesi

Anadolu’nun İstediği “Öteki”

 İnsan kavramının içeriğinde “farklılık” vardır. Farklı olmak; diğeri gibi olmamak, davranmamak, düşünmemek, inanmamak demektir. Hatta aynı topluluk içinde, coğrafyada olup da diğeri gibi olmayan anlamı taşır. İnsanı kâinattaki diğer bütün varlıklardan ayıran temel özelliktir bu.
Kâinatta tüm varlıklar, maddeler en temel yapısına kadar belirli sınıflandırmaların altında eşitlenebilirken; insan bütün denklemleri bozan bir “akıldır.” İşte bu nedenle saniyede milyonlarca varyantı hafızasında değerlendiren “derin düşünce” satranç robotu insan zekâsına defalarca kere yenilmiştir.
İnsan farklıdır. Bu nedenle de “öteki” kavramı vardır.
Erkek için öteki kadındır.
Iraklı için öteki Amerikalıdır.
Amerikalı için öteki Amerikalı olmayan herkestir.
Avrupalı için öteki bugün Türk’tür.
Örneklemeler çeşitlilik gösterir, zamana göre değişir ama mutlaka vardır; insan, insan olarak kaldıkça olmayı da sürdürecektir.
Öteki bir referans oluşturur. Akıl referans arar. Referans da düşünebilmenin yollarından bir tanesidir. Kısaca ve çok da uzatmadan ifade etmek gerekirse referans olumsuz bir şey değildir.
Yeni milenyumun insanlığa eski arkaik inançlarını geride bırakacağı umudunu taşıyarak girmiştik; ama öyle olmadı. İnsanlık varoluşun en karanlık inançlarından, düşüncelerinden bir tanesi olan ve öteki kavramını tahammül edilmez hale getiren milliyetçiliği yükselterek karşıladı, yeni bin yılı. Böylece yok olduğu düşünülen düşmanlıklar hortladı.
Türkiye dünya coğrafyasının en karışık yerinde duruyor; milletlerin en çok çakıştığı ve çatıştığı yer burası. Anadolu yaklaşık 1000 yıldır Türklerin egemenliğinde. Türkler bu coğrafyada bin yıldır halkları yönetiyor anlamına geliyor bu bir başka bakış açısıyla ve Türkler eski milenyumdan yeni bin yıla bu coğrafyada yaşayan “ötekileri” taşıma başarısını göstermiş egemen bir güç olarak da duruyor ayrıca.

Türk kavramını ne kadar çok kullanırsak birileri o kadar rahatsız olacak. Kuşkusuz bunun önüne geçmemiz mümkün değil. Türk bu coğrafyadaki birçok unsur için güçlü bir “öteki” anlamına geliyor.
Bu yazıyı kaleme almamızın temel nedeni Türkiye’deki egemen gücün “ötekiler” için çok ciddi bir tehdit unsuru taşıdığı